9 Haziran 2013 Pazar

“WHO AM I TO JUDGE YOU?”

Kanada’nın Vancouver kentinde yaşayan üniversite öğrencisi Rosea Lake  kadınların etek boyları nedeniyle toplumda bazı sıfatlarla nitelendirildiklerini anlattığı projesi için bileğinden kalçasına kadar etek boylarına isim verdi. “Toplumun ağzından” konuşan bacağının fotoğrafı Tumbler’da yayınlandıktan sonra yüzbinlerce yorum aldı.



Bu kare benim kendime sunlari sormama neden oldu: Birbirimizi kiyafetlerimiz, durusumuz, guzelligimiz, cirkinligimiz, makyajimizla yargiladigimiz dunyada aslinda birbirimizi gercekten gorebiliyor muyuz? Yoksa gordugumuz ilk izlenimle yetinip gerçekten tanimaya useniyor muyuz?

Yurtdisinda bu nasildir bilmiyorum. Ama ozellikle Ingiltere ve Amerika gibi kozmopolit toplumlarda yargilama degil kabullenme donemine gecildigini ve hatta farkli olmanin takdir topladigini biliyoruz.
Ama Turkiyede oyle degil. Ilk bulusmada yatmadiginda kezban yattiginda orospu oldugun, beyninin dusuncelerinin degil, bacak aranin onemli oldugu, birseyler calmanin, yalan soylemenin ahlaksizlik olarak kabul gormedigi ama sevdiginde sevistiginde opustugunde ahlaksizlik dendigi guzel ülkemizde on yargıların hat safhada olduğunu biliyorum (Deney: sokak ortasinda dovulen bir kadin gozlemleyin herkes onune bakip yurumeye devam eder ve sanki hicbir sey olmamis gibi davranilir; buyuk sehirleri degil doguyu kast ediyorum bu arada; ama sokak ortasinda opusen birisi goruldugunde aaa cook ayip denilir. Kadinin dovulmesine degil sevilmesine karsiyiz) .

En iyisi ahlak dersi vermeye çalışan insanlara kulak tıkamak... Birilerinin birilerinin bacak arasını sürekli gözlemlediği ülkemizde özellikle bunu yapabilmek çok önemli. Aksi takdirde hep başkasının doğrularıyla yaşarsınız. Başkasının doğrularıyla yaşamak kolay olanıdır. Zor olan kendi doğrularını oluşturup, size dayatılmaya çalışan doğrulara inanmıyorsanız onlara kulak asmadan yolunuza devam etmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder