25 Haziran 2013 Salı

Sayilar, Renkli Pastalar ve Erkekler

Bir kadinin olmasini heyecanla bekledigi seyler vardir: Benim listemde  gercekten hoslandigim biriyle  basbasa film izlemek, Ozsut te visneli cikolatali dondurma ve Koton un indirimleri var :)
Eger birisine gercekten deger veriyorsam 3uyle de olan mutlulugumu deger verdigim kisiyle birlestirmek isterim (indirimler konusu biraz olmayabilir -erkekler alisveris sevmez teorisi- ).
Ya da hoslandigimiz biriyle ucunu de yasamadan hemen birseylere baslayabiliriz. Veya hoslanmadigimiz biriyle ucune de yasayabiliriz.
Iliskiler sirayla yemek zorunda oldugumuz (hizli ya da cabuk) her kati renkli pastalar gibi. Bir kati yersiniz diger kata sira gelir...
Whats your number filmi kadin bakis acisindan anlatilan, romantik komedi, vasat ustu bir film. 2011 yapimi. Bugun sizinle bu filmi konusmaya karar vermistim. Ama daha cok filmle beraber aklima gelen iliskilere dair sorulari, bazilarinin bence yanitlarini anlaticam sanirim.

Filmin konusu haber7.com da su sekilde anlatilmis:

''Ally Darling, orta yaşta bir kadındır. Bu zamana kadar yaklaşık 20 erkek ile çıkmıştır ve bunların içinden hayatını birleştireceği kimseyi bulamamıştır. Ally'nin kız kardeşi yakın bir zamanda evlenecektir. Bu durum Ally'i çok rahatsız eder. Düğünde ona kimse eşlik etmeyecek olması onun kendinin yapayalnız olduğunun farkına varmasına neden olur. Ally'nin aklına geçmişte ilişki yaşadığı erkekleri aramak gelir. Ally, tek tek çıktığı erkekleri arar. Bunlardan kimileri iş hayatında çok başarılı yerlere gelmiştir. Kimileri ise eşcinsel olmaya kadar giden değişimler geçirmiştir. Ally, evleneceği erkeği geçmiş hayatında mı bulacak yoksa yeni hayatında mı?


 Film, Ally nin bir kadin dergisi okumasiyla basliyor. Dergide kadinlarin hayatlarinda birlikte olduklari erkek sayisinin 10.5 oldugu ve 20 gecilirse genel olarak evlenemedikleri yaziyor. Ally de eledigi ya da elendigi, basarisiz iliskilerini yani o 20 kisiyi aramaya basliyor.



Yalnizligin sizi darladigi gunlerde, caniniz birini istediginde ya da bir arkadasinizla gecirdiginiz 3 ya da 4 randevu sonra bir iliskiye baslamaya karar verirsiniz. Iki senaryo vardir: Birincisinde sadece eglenmek istersiniz (genellikle maksimum 1-2 hafta sonra bitis garantili). Ikincisinde ise  ilk gunler cok eglenirsiniz, bir sure sonra iki taraftan birinin ilgisi azalir, o ilgi kesildikce hala ilgili olan ilgili olmayani darlamaya baslar, tartismalar vs derken iliski biter. Bu bir kisir dongudur.  Bu dongu icinde renkli karakterlerle tanisir ve biz bir sure sonra artik sasirmamaya baslariz. Oyle ya deneyimler arttikca tepkiler azalir :) Peki kendi icinde tekrar tekrar donmeye ayarli bu dongunun stop butonuna basmadan once kac kez donmesine izin vermeliyiz?

Anna Faris in basrolunde oldugu bu filmde kadin erkek iliskileri, kadinlarin dogru erkegi bulma telasi cok guzel anlatilmis. Sanirim kadin ve erkek arasindaki en buyuk farklardan biri bu. Genel olarak; ozellikle Turk toplumunun kosullandirdigi bir sekil var: Biz hayatimizin bir kisminda egleniyor ortasinda telaslaniyor ve sonunda duruluyoruz. Erkekler ise egleniyor egleniyor ve duruluyorlar ya da istemezlerse durulmaya da biliyorlar.
Anna nin yasadigi da iste tam o telas donemi! Bu kadar eglendim ama hoop elimde hicbir sey yok denilen donem. Sanki herkese kutudaki cikolatalar esit olarak paylastirilmis ve siz elinizdekilerin hepsini yemissiniz gibi... Neden bu donemi yasadigimiz hakkinda hicbir fikrim yok oncelikle. Neden evlenmeyi mutlu son olarak goruyoruz? Bunun sebebi kucuklukten itibaren programlaniyor olusumuz mu?
Peri masallarini genellikle beyaz atli prensini bekleyen prensesin gecmisinden ve gozunden izleriz. Kralice ve kral evlenir, guzeller guzeli bir kizlari olur. Kralice korkunc bir hastaliga yakalanir ve olur. Kral uvey anneyle evlenir. Kiz buyudukce guzellesir .............. Masalin sonunda da kirk gun kirk gece dugun yapilir.
Erkegin ana karakter oldugu masallar bile bir ulkenin guzel bir prensesi varmis diye baslar. Prensesin gecmisi incelendikce incelenir ve o gecmiste birisinin olmadigina vurgu yapilir. Sovalyenin, savasan karakterin, prensin, sehzadenin gecmisi incelenmez.
Yani prenses ondan onceki hayatinda hicbir iliski yasamamistir, yasasa bile anlatilmaz, sir olarak kalmasi gereken bir sayi vardir ve dile getirilmemelidir.
Prensin ise gecmis iliskileri sorgulanmadan direkt masala gecilir. Hatta cogu masal prensesin gecmisiyle -ya da gecmiste birseyler yasamadigiyla- baslar.
Eger buyuk bir sehirde yasiyorsaniz, ekonomik ozgurlugunuz varsa ve 20li yaslari gectiyseniz partnerlerinizin sayisi ister istemez fazlalasir. Ama deneme donemi olarak gordugunuz donemlerde ya da siz dogruyu ararken kac tane erkek fazla erkektir?
 
Turun devami icin dogal olan telaslanmak ve surekli O nu, dogru kisiyi aramak midir ? Yoksa bunu yaparken anda yasamiyor muyuz ve aslinda hayatin pek cok guzelligini de bunun icin telaslanirken kaciriyor muyuz? Yeni birilerini hayatimiza almak basit romantik degisiklikler midir? Yoksa bir yerde durmak mi gerekir?
Ki durunca, evlenince hersey mucize mi olacak, gercekten mutlu sonu mu yasayacagiz? Uzun bir zaman pastayi icine dogru yedikten sonra pastanin icindeki visne joleli kisma mi ulasicaz? Ya biz o kismi sevmezsek ne olacak?
Yeni bir iliskinin en guzel yani temiz bir sayfa acmasidir. Ya birgun elimizdeki temiz sayfalar tukenirse?
Yeni bir iliskiye basladiginizda birinden hoslandiginizda vucudunuzdaki salgilar beyni uyaran dopamini arttirir hatta dopaminin uyusturucu kullananlarla ayni oranda arttigi gozlemlenmistir. Dopaminin fazla uyarilmasi eglencelidir, keyiflidir. Peki bizi yeni sayfalar acmaya iten sadece dopamine olan bagimliligimiz midir?
 

Bizim hayatimiza su ana kadar giren (ister tek gece ister uzun sureli) tum erkekler bizim uzerimizde bu kadar etkiliyken, NUMARAMIZ (Ally nin yattigi erkek sayisi 20 idi) bu kadar onemliyken erkeklerinki neden bu kadar onemsizdir?
Isin ilginc tarafi bu sayi arttikca kadinlar kendilerini her iliskisinde karakter olarak cok gelistirirken erkeklerin bizden daha az gelistirmesi... Kadinlar daha cabuk uyum saglayip kendilerini karakter olarak hemen gelistirmeye musait cunku. Adaptasyon olarak daha iyiyiz. Hemen adapte olmamizin sebebi de daha duygusal olusumuz, dolayisiyla iliski icin ozveri yapabildigimiz gibi kendimizi de gelistirebiliyoruz.
Yani yeni iliskiler bize daha cok yariyor! Psikolojik olarak yeni iliskiler icin yaratilmisiz! Peki neden erkekler daha cok iliskiye yelken aciyor?
Simdi biz kadinlar daha duygusaliz, dogru. (Arastirmalara gore kadinlarin duygulari ve konusma yetenegi ile ilgili olan sag beyni daha cok calisiyormus. Ayni zamanda erkeklerin duygularini ifade ederken zorlanmalarinin nedeni de buymus.) Siz de diyebilirsiniz ki kadinlar madem duygusal hassas yaratiklar o zaman yeni iliskilere yelken acamazlar istedikleri kadar adapte olup kendilerini daha iyi gelistirdiklerini iddia etsinler.... Bu yanlis. Cunku yapilan bir diger arastirmaya gore ostrojen -kadinlik- hormonu yuksek erkeklerin testosteron -erkeklik- hormonu yuksek erkeklerinkine gore depresyona karsi direncleri daha fazlaymis. Ayni zamanda yine bir diger arastirmaya gore de erkeklerin daha cok ask acisi cektigi gozlemlenmis. Yaniii sonuuuc olarak siz bizden ayrilirsaniz olup bitmiyoruz. Aksine siz daha cok aci cekiyorsunuz.
Yani biz kadinlar biyolojik olarak da yeni iliskiler icin bicilmis kaftaniz!
Ama maalesef toplumsal baskidan dolayi erkekler icin bir sayi, bir sinir yok ve maalesef onlar hayatlarinda bizim 5 katimiz hatta daha fazla yeni iliskiye basliyorlar. 21. yuzyil kadininin hakki olan bir sey varsa o da neden diye sorabilmek bence...
Ustte sordugumuz sorulari kendinize sordurtabilecek bir film whats your number. Izlemenizi tavsiye ederim :)
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder